SAHİH-İ MÜSLİM

Bablar Konular Numaralar

iMAN BAHSİ

<< 8 >>

باب بيان الإيمان والإسلام والإحسان ووجوب الإيمان بإثبات قدر الله سبحانه وتعالى.---وبيان الدليل على التبري ممن لا يؤمن بالقدر، وإغلاظ القول في حقه

1- İMANıN, İSLAM'IN VE İHSANIN BEYANI, ŞANI YÜCE ALLAH'IN KADERİNİ KABUL ETMEK SURETİYLE İMAN ETMENİN VUCUBU, KADERE İMAN ETMEYEN KİMSELER'DEN UZAK OLMA GEREĞİNİN DELİLİNİN VE BÖYLESİ HAKKINDA AĞIR SÖZLER SÖYLEMENİN BEYANI BABI

 

NEVEVİ’NİN İMAN – İSLAM AÇIKLAMASI İÇİN BURAYA TIKLAYIN

 

 

قال أبو الحسين مسلم بن الحجاج القشيري رحمه الله: بعون الله نبتدئ. وإياه نستكفي. وما توفيقنا إلا بالله جل جلاله.

Ebu'l-Huseyn Müslim b. el-Haccac el-Kuşeyri (rahimehullah) dedi ki: Allah'ın yardımı ile başlıyor, onun bize yetmesini diliyoruz. Başarımız da ancak şanı yüce Allah iledir.

 

1 - (8) أبو خيثمة زهير بن حرب. حدثنا وكيع، عن كهمس، عن عبدالله بن بريدة، عن يحيى بن يعمر. ح

 وحدثنا عبيدالله بن معاذ العنبري. وهذا حديثه: حدثنا أبي. حدثنا كهمس، عن ابن بريدة، عن يحيى بن يعمر؛ قال:  كان أول من قال في القدر بالبصرة معبد الجهني. فانطلقت أنا وحميد بن عبدالرحمن الحميري حاجين أو معتمرين فقلنا: لو لقينا أحد من أصحاب رسول الله صلى الله عليه وسلم فسألناه عما يقول هؤلاء في القدر. فوفق لنا عبدالله بن عمر بن الخطاب داخلا المسجد. فاكتنفته أنا وصاحبي. أحدنا عن يمينه والأخر عن شماله. فظننت أن صاحبي سيكل الكلام إلي. فقلت: أبا عبدالرحمن! إنه قد ظهر قبلنا ناس يقرؤون القرآن ويتقفرون العلم. وذكر من شأنهم وأنهم يزعمون أن لا قدر. وأن الأمر أنف. قال: فإذا لقيت أولئك فأخبرهم أني بريء منهم، وأنهم برآء مني. والذي يحلف به عبدالله بن عمر! لو أن لأحدهم مثل أحد ذهبا فأنفقه، ما قبل الله منه حتى يؤمن بالقدر. ثم قال: حدثني أبي عمر بن الخطاب، قال: بينما نحن عند رسول الله صلى الله عليه وسلم ذات يوم، إذ طلع علينا رجل شديد بياض الثياب. شديد سواد الشعر. لا يرى عليه أثر السفر. ولا يعرفه منا أحد. حتى جلس إلى النبي صلى الله عليه وسلم. فاسند ركبتيه إلى ركبتيه. ووضع كفيه على فخذيه. وقال: يا محمد! أخبرني عن الإسلام. فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم: "الإسلام أن تشهد أن لا إله إلا الله وأن محمدا رسول الله صلى الله عليه وسلم. وتقيم الصلاة. وتؤتي الزكاة. وتصوم رمضان. وتحج البيت، إن استطعت إليه سبيلا" قال: صدقت. قال فعجبنا له. يسأله ويصدقه. قال: فأخبرني عن الإيمان. قال: "أن تؤمن بالله، وملائكته، وكتبه، ورسله، واليوم الآخر. وتؤمن بالقدر خيره وشره" قال: صدقت. قال: فأخبرني عن الإحسان. قال: "أن تعبد الله كأنك تراه. فإن لم تكن تراه، فإنه يراك". قال: فأخبرني عن الساعة. قال: "ما المسؤول عنها بأعلم من السائل" قال: فأخبرني عن أمارتها. قال: "أن تلد الأمة ربتها. وأن ترى الحفاة العراة العالة رعاء الشاء، يتطاولون في البنيان". قال ثم انطلق. فلبثت مليا. ثم قال لي: "يا عمر! أتدري من السائل؟" قلت: الله ورسوله أعلم. قال: "فإنه جبريل أتاكم يعلمكم دينكم".

 

[:-93-:]  Bana Ebu Hayseme Zuheyr b. Harb tahdis etti, bize Veki', Kehmes'den tahdis etti. O Abdullah b. Bureyde'den, o Yahya b. Ya'mer'den (H)

Bize Ubeydullah b. Muaz el-Anberi de tahdis etti -ki bu onun (naklettiği) hadisidir-, bize babam tahdis etti, bize Kehmes, İbn Bureyde'den tahdis etti. O Yahya b. Ya'mer'den şöyle dediğini nakletti:

 

- Kader hakkında ilk konuşan kişi Basra'da Ma'bed el-Cuheni oldu. Ben ve Humeyd b. Abdurrahman el-Himyeri hac -ya da umre- yapmak üzere gitmiştik. Kendi kendimize: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ashabından birisi ile karşılaşsak da bunların kader hakkında söylediklerine dair ona (kanaatini) sorsak, dedik. Abdullah b. Ömer b. el-Hattab'a mescide girerken rastgeldik. Ben ve arkadaşım birimiz sağından, diğerimiz solundan olmak üzere etrafında durduk. Arkadaşımın sözü bana bırakacağını düşünerek:

 

- Ey Ebu Abdurrahman, dedim. Bizim oralarda birtakım insanlar çıktı. Bunlar Kur'an'ı okuyorlar, ilmi araştırıyorlar -ve böyle diyerek onların durumlarını zikretti.- Bununla birlikte onlar kader diye bir şey olmadığını, olayların (Allah'ın ezeli ilmi söz konusu olmaksızın) kendiliğinden meydana geldiğini iddia ediyorlar.

 

(İbn Ömer) dedi ki: Bunlarla karşılaşacak olursan benim onlardan uzak olduğumu, onların da benden uzak olduklarını onlara haber ver. Abdullah b. Ömer'in adına yemin ettiği zat hakkı için eğer onlardan (1/37a) birinin Uhud dağı gibi altını bulunsa ve onu (Allah yolunda) infak etse kadere iman etmedikçe Allah ondan (infakını) kabul etmez. Sonra şunları ekledi:

 

-Babam Ömer b. el-Hattab bana tahdis edip dedi ki:

 

Bir gün Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in huzurunda idik. Birden yanımıza elbiseleri oldukça beyaz, saçı oldukça siyah, üzerinde yolculuk izleri görülmeyen ve aramızdan kimsenin de tanımadığı bir adam çıkageldi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına oturuverdi, dizlerini onun dizlerine dayadı. Ellerini uylukları üzerine koydu ve:

 

- Ey Muhammed, bana İslam'dan haber ver, dedi.

 

RasuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "İslam Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığına, Muhammed'in Allah'ın Rasulü olduğuna şahadet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekatı vermen, Ramazan ayı orucunu tutman, oraya gitmek için yol bulabildiğin takdirde beyti haccetmendir" buyurdu.

 

Adam: Doğru söyledin, dedi.

 

(Ömer): Biz onun bu yaptığına hayret ettik. Hem ona soru soruyor, hem ona doğru söylüyorsun diyordu, dedi.

 

Sonra adam: Bana imandan haber ver, dedi.

 

Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Allah'a, meleklerine, kitaplarına, rasullerine, ahiret gününe iman etmen, bir de hayrıyla, şerriyle kadere iman etmendir" buyurdu.

 

(Adam): Doğru söyledin, dedi. Sonra: Bana ihsandan haber ver, dedi.

 

Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Allah'a onu görüyormuşsun gibi ibadet etmendir. Sen onu görmüyorsan da şüphesiz o seni görür" buyurdu.

 

Adam: Bana kıyamet'ten haber ver dedi.

 

Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bu hususta kendisine soru sorulan sorandan daha bilgili değildir" buyurdu.

 

Adam: O halde bana onun alamet(ler)ini haber ver, dedi.

 

Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Cariyenin kendi hanımefendisini doğurması, yalınayak, çıplak, yoksul koyun çobanı kimselerin uzun (yüksek) bina yapmakta birbirleriyle yarıştıklarını görmendir" buyurdu.

 

(Ömer) dedi ki: Sonra adam gitti. Uzunca bir süre bekledim sonra (Allah Rasulü) bana: "Ey Ömer, o soru soran kimdi biliyor musun" buyurdu. Ben:

 

Allah ve Rasulü en iyi bilendir, dedim.

 

O: "O (gelen) Cibril'di. Size dininizi öğretmek üzere gelmişti" buyurdu.

 

Diğer tahric: Ebu Davud, 4695; Tırmizi, 2610; Nesai, 5005; İbn Mace, 63; Tuhfetu'l-Eşraf, 10572

 

 

2 - (8) حدثني محمد بن عبيد الغبري، وأبو كامل الجحدري، وأحمد بن عبدة. قالوا: حدثنا حماد بن زيد، عن مطر الوراق، عن عبدالله بن بريدة، عن يحيى بن يعمر؛  قال: لما تكلم معبد بما تكلم به في شأن القدر، أنكرنا ذلك. قال فحججت أنا وحميد بن عبدالرحمن الحميري حجة. وساقوا الحديث. بمعنى حديث كهمس وإسناده. وفيه بعض زيادة ونقصان أحرف.

 

[-94-] Bana Muhammed b. Ubeyd el-Gubara, Ebu Kamil el-Cahderi ve Ahmed b. Abde tahdis edip dediler ki: Bize Hammad b. Zeyd, Matar el-Varrak'dan tahdis etti. O Abdullah b. Bureyde'den, o Yahya b. Ya'mer'den şöyle dediğini nakletti:

 

Ma'bed kader hakkında söylediklerini söyleyince, biz bunu kabul etmeyip, karşı çıktık. (Yahya) dedi ki: Humeyd b. Abdurrahman el-Himyeri ile birlikte hacca gitmiştik, sonra da (raviler) hadisi Kehmes'in rivayet ettiği hadisin manasıyla ve senediyle -ancak bazı fazlalıklar ile birkaç harf eksiği ile- rivayet ettiler.

 

 

Diğer tahric: Ebu Davud, 4695; Tırmizi, 2610; Nesai, 5005; İbn Mace, 63; Tuhfetu'l-Eşraf, 10572

 

Sened Şerhi: "Bana Muhammed b. Ubeyd el-Guberı, Ebu Kamil el-Cahderi ve Ahmed b. Abde tahdis etti." Bu senetteki "el-Guberi" nispeti ğayn harfi ötreli, be harfi fethalıdır. Mukaddimenin baş taraflarında buna dair net açıklamalar geçmiş bulunmaktadır. el-Cahderl'nin adı ise el-Fudayl b. Huseyn'dir. "el-Cahderi" nispetinde cim fethalı, ha sakindir. Mukaddimede de buna dair açıklamalar geçti. "Abde" isminde be harfi sakindir. Bu da önceki fasıllarda "Abde ve Ubeyde" ile ilgili açıklamalarda geçti.

 

Bu isnadda "Matar el-Verrak" da geçmektedir ki, adı Matar b. Tahman Ebu Reca el-Horasani'dir. Basra'da yerleşmiştir. Mushaf yazar(ak geçinir)di. Ona el-Verrak (kağıtçı) denilmiştir.

"Hac etmek için gitmiştik"teki "(...): Bir hac" lafzı ha harfi hem kesreli, hem fethalı olarak iki şekilde de söylenir. Kesreli söyleyiş Araplardan işitilmiş alandır. Fethalı söyleyiş ise kıyasa göredir. Bir vuruş anlamındaki (ve benzerleri) 'kelimeler için dilciler böyle demişlerdir .

 

 

3 - (8) وحدثني محمد بن حاتم. حدثنا يحيى بن سعيد القطان. حدثنا عثمان بن غياث. حدثنا عبدالله بن بريدة، عن يحيى بن يعمر، وحميد بن عبدالرحمن؛  قالا: لقينا عبدالله بن عمر. فذكرنا القدر وما يقولون فيه. فاقتص الحديث كنحو حديثهم. عن عمر رضي الله عنه، عن النبي صلى الله عليه وسلم، وفيه شيء من زيادة، وقد نقص منه شيئا.

 

[:-95-:]  Bana Muhammed b. Hatim de tahdis etti. Bize Yahya b. Said el-Kattan tahdis etti. Bize Osman b. Ğiyas tahdis etti. Bize Abdullah b. Bureyde, Yahya b. Ya'mer'den ve Humeyd b. Abdurrahman'dan şöyle dediklerini tahdis etti.

 

Abdullah b. Ömer ile karşılaştık. Kaderi ve (yeni görüş ortaya atanların) kader hakkında söylediklerini zikrettik. O da hadisi onların naklettikleri gibi Ömer (radiyallahu anh)'dan, o Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den bize rivayet etti, ama onda biraz fazlalık ve bir parça eksik lafızlar bulunabilir.

 

Diğer tahric: Hadisin Humeyd b. Abdurrahman yoluyla gelen rivayetini Ebu Davud, 4696; Tuhfetu'l-Eşraf, 10516'da rivayet etmiştir. Yahya b. Ya'mer tarafından gelen rivayetinin kaynakları da 93 numaralı hadiste gösterildi.

 

 

4 - (8) وحدثني حجاج بن الشاعر. حدثنا يونس بن محمد. حدثنا المعتمر عن أبيه، عن يحيى بن يعمر، عن ابن عمر، عن عمر، عن النبي صلى الله عليه وسلم، بنحو حديثهم.

 

[:-96-:]  Bana Haccac eş-Şair de tahdis etti. Bize Yunus b. Muhammed tahdis etti. Bize el-Mutemir babasından tahdis etti. O Yahya b. Ya'mer'den, o İbn Ömer'den, o Ömer'den, o Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den adı geçen ravilerin hadisi naklettiklerine yakın rivayet etti.

 

Diğer tahric: 93 numaralı hadisin kaynakları.

 

AHMED DAVUDOĞLU ŞERHİ İÇİN bBURAYA TIKLA

 

NEVEVİ SENED ŞERHİ 95, 96, 97, 98 İÇİN BURAYA TIKLA

 

NEVEVİ AÇIKLAMASI 93, 94, 95, 96, 97, 98 İÇİN BURAYA TIKLA